Psikoloji.gen.tr - Nedeni ufak bile olsa uzayan ve büyüyen tartışmalar - 1

[QUOTE=ertp;31066]Merhaba site ahalisi, evlilik sorunları kısmına yazdım ama henüz nişanlıyız, 2 ay sonra düğünümüz var inşallah.

Sorunumuzu özetlersem, Bazen öyle ufak basit konulardan tartışıyoruz ki sonucunda ben bu insanla yaşayamam demeye kadar gidebiliyor.

Bu sürecin uzamasında bazı saptadığım nedenler yer alıyor:
- hatalıyı aramak
- ikimizinde hatayı kabul etmemesi
- nişanlımın laf sokması ve tahrik edici konuşması
- bende ki ani parlayan sinir
- benim çok konuşmam, nişanlımın az konuşması.

Tartışıyoruz tartışıyoruz bir sonuca varamıyoruz, varamadığımız gibi hem birbirimizi kırıyoruz, hemde yıpranıyoruz.

Nişanlım el bebek gül bebek yetiştirilmiş, istedikleri olmuş, yanlış veya ters birşey yapsa bile babası birkaç söz söyleyip geçmiş 5 dk sonra normale dönmüşler bugüne kadar.

Olaya benim açımdan bakarsam, bazen öyle bir olay oluyor ki, nişanlımın yanlış yaptığını düşünüyorum, bunu söylüyorum, ikaz ediyorum, belki biraz ters söylüyorum, fakat nişanlım kesinlikle yanlış yapmadığını söylüyor, olayı tartışmaya başlıyoruz, düzgünce konuşacağımız yerde daha igneleyici laflar söylüyor, varsa hatasını kabul etmiyor.

ben "sinir ediyorsun" dersem, "sende beni ediyorsun" diyor, "aferin" dersem, "sana aferin" diyor....[/QUOTE]

Bu yazı eşimle benim ilişkilerimi tarif etmiş adeta, ben de yazmadan edemedim. 13 yıllık evliyim. Bir on yıl kadar buna benzer tartışmaları her gün yaşadık. Tartışmalar çok çok ufak nedenlerle başlar, masa tenisi gibi topu çok hızlı şekilde birbirimize atar ve atağa karşı pozisyonumuzu alırdık. Bu uzadıkça da haliyle yorgunluk, sinir, yıpranma artınca bir noktada ya birbirimizi göremeyeceğimiz bir yere gider ya konuyu değiştirecek acil bir şey bulur ya da bir tarafın sinir patlaması/ağlama durumu ortaya çıkardı. Yaşanan bu durum ilişkide çok şey kaybettirdi; en başta sevgi ölürken ardından saygı da olay mahallini terk etti.

Sonra ben 2010'da ruhen bir duvara çarptım; ilerlemem, adım atmam mümkün olmadı. Değişmem gerekiyordu ama nasıl olacağını da bilmiyordum. Bu dönem boyunca kişisel gelişim, duygusal zeka vb. kitaplar okudum ama bende hiç bir değişim yaratmadı sadece bazı şeylerin farkına varıyordum. Sonra nasıl olduysa Tanrılar Okulu ve İçimdeki Yolculuk kitaplarını fark ettim, bir de bunun üzerine konuyla ilgili seminerleri gördüm. Kendi üzerimde kendi terapimi yapmaya başladım. Kısa sürede bende bir değişim başladı. Kısa süre dediğim yaklaşık altı ay. Hayata bakışımda yaşadığım bu değişimin en güzel yansıması eşimle olan tartışmaları bir anda bitirmiş olmasıdır. Ayrıca kaygılı bir insandan huzurlu yaşamaya doğru adım attım. Bu ve benzeri olumlu iyileşmeler yaşadım (bu arada yazmam gerekir; 2012 Ocak'ta kalp ameliyatı oldum, doktorun bana söylediği ise damarlarımın tıkanmasında beslenmenin etkisi kadar, stresli kaygılı yaşamanın da büyük payı olduğuydu).

Peki ne oldu da bu bitmek tükenmek bilmeyen kavgaların sonu geldi? Özetlemek çok zor ama deneyeceğim:

- Eşimde görüp de rahatsızlık duyduğum her davranışın her tutumun aslında eşimin değil de benim kendi sorunum olduğunu ve bunun da hiç bir şekilde farkında olmadığımı öğrenmiş oldum. İnanın tek tek inceledim rahatsızlık duyduğum şeyleri. Neden rahatsız oluyorum diye sordum kendime. Bir de baktım ki bunlar aslında benim sorunlarım ama yıllarca saklamışım deşmek istememişim kolayıma geldiği için, bir başkasında gördüğüm için de aşırı parlıyormuşum. Aslında olgun bir insanın iç huzuru bir başkasının davranışlarıyla tutumuyla belirlenemez. Olgun insan huzurlu olmaya kendisi karar verir. İrade ve sorumluluk kendisindedir. Mutlu olmak ise bir hedefin ödülüdür mutlu oluruz veya olmayız ama huzur bizim kendi tercihimiz. Eşimden duyacağım mutsuz şeyleri huzurla karşılamayı bilmeliyim.

- Zihin aynı bilgisayar gibi faydalı bir yardımcı araç. Ama zihin her şeyimiz demek değil. Sadece küçük bir parçamız. Bilgisayar bağımlılığı gibi, zihin de bizi yönetmeye başladığında tehlike çanları çalıyor demektir. Zihin zaman kavramını yaratıyor, geçmişin hesaplaşmaları geleceğin hayal kırıklıkları hep zihin oyunları. Duyguların paylaşımında zihni daima kapatmak gerekiyor. Geçmişle gelecekle işimiz olamaz, o anda sadece bağımsız irademiz bize doğruyu gösterir. Örneğin karşımdaki insanı tanıdığımı zannetmem zihin oyunu. Çünkü biz genetik kodla ve yetiştirilmeyle şekillenmiş olsak da bunlar insanın gerçek potansiyelinin göstergesi değil (eşimi tanıdığımı zannetmem bir hata) bizim gerçek gücümüz her an seçme özgürlüğümüzün olduğunu ve diğer insanlarda da bunun var olduğunu bilmekten geçiyor.

- Her insanın hayatında anlamlı bulacağı ve evrensel değerlere bağlı amaçları olmalı. Araba-ev sahibi olmak, eş sahibi olmak veya çocuk sahibi olmak değil sözünü ettiğim. Yaşamı anlamlı kılan bir amaca uygun hedefler belirleyip, bunlara ulaşmak için hareket etmeli, ilerlediğini görmeli. Örneğin fiziksel yanı için sağlığına yönelik spor yapmalı, zihni için merakını geliştirmeli, vicdanı için bir iz bırakmaya çalışmalı ve insanlara hizmet etmeli, duygusal yanı için sevgi adına hareket etmeli. Bir insan ne için yaşar demiş Tolstoy; bu dört kapasitesini geliştirerek, yeteneklerine uygun hedefler koyarak olabilir ancak. Bir insanın yaşamını anlamlı kılan amacı varsa eğer eşiyle tartışacak bir neden de bulamaz ki! Victor Frankl, yahudi toplama kampından sağ çıkmanın kuvvetle, karakterle, yetenekle ilgili olmadığını keşfetmiş. Sağ çıkmanızın tek dayanağı yaşamı anlamlı kılan bir amaca inanıyor olmanız.

Tartışmaları bitiren bir çok faktörü özetlemeye kalkınca böyle absürd maddeler oluştu kusura bakmayın!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Psikoloji.gen.tr - Saygı kazanmak

Psikoloji.gen.tr - İnsanın sınırları var mıdır?

Cinsel seçim ve Ebeveyn Yatırımı teorisi